27 Şubat 2012 Pazartesi

Vedat Milor'la tanışma

merhabalar,


geçen hafta, hafta sonunun gelmesini iple çekmiştim....gerçekleşsin ve sizlerle paylaşayım istedim...


benim için bilgisine, kültürüne önem verdiğim, NTV'de yayınlanan "Tadı Damağımda" programı ile pek çoğunuzun da yakından takip ettiğini düşündüğüm Vedat Bey'le tanışma onuruna sahip oldum...


kiminle sohbet etsem, Vedat Bey ismi ve programının bahsi geçse, saygı ile devam eden bir konuşma oluyor....insanlar haksız da değil ...sanılanın aksine aptal da değiller....iyi ile kötüyü ayırıyorlar aslında....tv de yayınlanan pek çok yemek programının aksine, kibar bir dille, olumlu ve ılımlı bir yaklaşımla yapıcı eleştiriler yaparak, hazırladığı kalite program sayesinde akıllarda daha kalıcı ve saygın bir yeri var....


kaç zamandır kamera arkasını da merak ediyordum....hatta aslında keşke programın formatında olsa da  misafirim olsa; benim tariflerimle ilgili neler tamamlamam gerektiğini kendisinden dinleyebilsem diyordum....aklıma netteki sayfalarını incelemek geldi...sonrasında yorumlar kısmında önerileri görünce, kızılayda mutfağına güvendiğim bir mekan olan Park Bulvarı yazdım...tesadüftür ki onlarında yakın zamanda Ankara'da çekimi varmış ve geçtiğimiz pazar günü geldiler...


tabi gelmeden önce nette Vedat Bey'le ilgili küçük bir araştırma yaptım ve onunla ilgili röportajları okudum...biraz önce yazdığım takdir dolu cümlelerin hepsini ve daha fazlasını hak ettiğini gördüm...aklımda kalan birkaç bilgiyi paylaşacağım sizlerle...BU SAYFADA bulunan röportajı da okumanızı tavsiye ederim.


damak tadı konusunda da şanslı bir nesildik.....yemek konusunda hiç bir zahmetten çekinmeyen neslin çocuklarıyız...günümüzdeki imkan ve çeşitlilikten dolayı şansımız devam etmekte....onun için bizimde eski değerlerimizi yaşatmak ve yeni keşiflerden uzak kalmamız gerektiğini düşünüyorum....çünkü bende bir evlat yetiştiriyorum....bende oğluma aktarmaya çalışıyorum... oğlum kesin damağı kuvvetli bir genç olacak, umarım ilerde her konuda donanımlı bir genç olur.... (beni tanıyanların "bu konuyu da oğluna bağladı ya helal olsun" dediğini duyar gibiyim...:)))


* Liseden sonra Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nü yüksek şeref derecesi ile bitiren Milor, bir dönem London School of Economics'te eğitim görmüş. Amerika'ya Berkeley Üniversitesi'ne gelerek sosyoloji doktorası yapmış. Daha doktora öğrencisiyken yurtta radyo alacak parası yokmuş ama en azından haftada bir kere iyi yemek yemeye gayret etmiş.



* Amerika’da başlayan şarap merakı Fransa’da gelişmiş. Jean George Besse diye bir şarap tüccarı varmış. Paris'in en iyi şaraplarını getiren dükkanın sahibiymiş o zamanlar. Milor’u, tanen nedir, şarap nasıl yıllanır, önce nelere bakılır gibi detaylar konusunda eğitmiş. 

* Doktorası bitip askerliğini de yapınca Dünya Bankası'nda işe başlamış. 
* Brown Üniversitesi'ne, sosyoloji bölümüne asistan profesör olarak girmiş.
* Princeton'da Institute For Advanced Study'ye davet edilip, bir yıl misafir öğretmenlik yapmış. 
* Stanford'da hukuk okumuş. İlk yüzde 10'a girerek bitirmiş.
* Georgia Tech Üniversitesi'nde, öğretim üyeliğine başlamış, politik ekonomi dersi vermiş
* İstanbul'da Koç Üniversitesi'nde de uluslararası ilişkiler dersleri vermiş.
* Milliyet’te her hafta salı (cafe) ve pazar (haftasonu) bölümünde yazdığı ‘de gusto’ adlı köşesi var.
* NTV’de konusu dünya mutfağı olan ‘Tadı Damağımda’ adında bir programı olan Milor, program için  restoranları dolaşıp “Ne zaman, nerede, ne yenmeli”, “Bu yemek daha mükemmel hale gelebilir mi?” gibi sorulara cevap arıyor. 
* Eşi Linda S. Milor’un Georgia Tech Üniversitesi'nde öğretim görevlisi ve bir kızı var
 


pazar günü tanıştığımızda Vedat Bey Milliyet Pazar ekindeki yazısını okumamı tavsiye etti...
hayatımıza internet girdiğinden bu yana gazeteyi de internetten okuyorum .....hemen gazeteyi alıp bir solukta okudum tabi....yazısında bi dünya şey vardı...ekonomi, sosyoloji, sanatçı bakış açısı....yani bu kadar doğru donanımlı bir insanın, programının bu denli sevilmesi tesadüf değildi...herkes kendinden bir parça bulabilir...


Vedat Bey'i televizyon,  gazete dışında www.gastromondiale.com adresindeki  yazıları ile de takip edebilirsiniz…                                                         

 

20 Şubat 2012 Pazartesi

patates oturtma

merhaba,
yeni bir haftaya, ısınacağını düşündüğüm havaya merhaba....
beni takip edip okuyan bütün herkese merhaba..
umarım hepimiz için güzel ve sıcak bir hafta olur...

bazen ne pişirsek diye düşünürken en basit ve leziz tarifleri erteliyoruz...yine böyle ne yapsam diye düşünürken tariflerim arasında da patates oturtma olmadığını fark ettim....özellikle yemek yapmaya yeni başlayanlar için kolay bir tarif olduğunu düşünüyorum..

nerde okudum hatırlamıyorum ama AZ ÇOKTUR ASLINDA diye....cidden bazen az ve özlü şeyler o kadar çokturkiii...

Almanların dünya savaşından sonra ekonomilerini patates yiyerek düzelttiklerini okumuştum...aynı patates bizim de bir akşam öğünümüzü düzenledi...:))

ekonomiye yararını anlattım da insan sağlığı için faydalarından bahsetmemişim...ne ayıp...hemen araştırıp faydalarını paylaşıyorum sizinle...

* besleyici
* mideyi onarır
* susatmaz
* kansere karşı ilaçtır
* cinsel gücü arttırır
* kanı zehirlerden temizler
* patateste bulunan manganez cildi güzelleştirir
* kalp krizi geçirme riskini azaltır.
* yüksek tansiyonu ve damar tıkanıklığını önler
* damarlara esneklik sağladığından dolaşım yolu hastalıkları için faydalıdır.
* astım, romatizma ve alerji türü hastalıklara iyi gelir
* karaciğer şişliğini iyileştirir
* yorgunluğa karşı etkilidir.
* kabızlığı önler, hazımsızlığı giderir ve sindirime yardımcı olur. Bu nedenle gastrit, ülser ve kolit rahatsızlığı olanlara önerilir. Çiğ patates suyu ise mide ülseri için faydalıdır.
* ateşli hastalıklarda alına konulan çiğ patates dilimleri, ateşin düşmesine yardımcı olur ( hatırlarım annem biz küçükken yapardı....halka halka doğradığı patatesler tülbentle başa itina ile sarılırdı...)

* patatesin 2 cinsi varmış...etli kısmı yeşil olanlar Avrupa'da hayvan yemi olarak kullanılıyormuş. eti sarı veya bekleyince beyazsa makbul olanmış...alırken hafifçe tırnağınızla kazıyınca sarı görürseniz hemen alın...

* yapısında bulunan B ve K vitaminlerinin kaybolmaması için loş yerde saklanmalı

* toprak altında yetiştiği için kullanmadan önce çok iyi yıkanması gerekir

* güzel patates kızartmaları için; yağ yanma seviyesine gelmeden ( üstünde buharlar çıkmadan ) biraz kızartıp çıkartın ve yaklaşık 5 dk beklettikten sonra tekrar kızartın...ben denemedim ama yakın bir arkadaşım biraz kızartıp soğutup buzluğa koyardı....gerektiğinde çıkartıp kızartırdı...o zaman fast foodlarda yediğimiz gibi oluyormuş...

* gerek kızartmalarda gerekse yemeklerde daha çabuk pişmesi için uzunlamasına doğramak gerekirmiş...demek ki fast foodlar bunu biliyor...

* bütün dairenizi kızartma kokusu almaması için yağa bir dal maydanoz atmak iyi olurmuş...

* patates kızarttığınız yağınız yeni ve bir kere daha kullanmak istiyorsanız 1 havuç rendeleyip içine koymanız gerekiyormuş ki havuç yanmanın zararlı etkilerini ortadan kaldırsın...

* patateslerimiz haşlarken veya kızartırken kar beyaz olması için bir kaşık sirke eklenmeliymiş...

bilgileri bu sayfadan aldım ...ne kadar güzel bilgiler edindim ben de...:)))kesin uygulayacağım...



 malzeme:
* 3 orta boy patates
* 200 gr kıyma
* 3 yemek kaşığı sıvı yağ
* 1 orta boy soğan
* 1 kırmızı ya ada yeşil biber
* yarım yemek kaşığı domates salçası
* 1 tatlı kaşığı biber salçası
* 1 çay bardağı su
* tuz, karabiber
yapılışı:
* patatesleri soyup halka halka doğranıp, haşlanır.
* haşlanan patatesler bir tavaya alınıp, üzerine dökeceğimiz sos hazırlanmaya başlanır
* ince ince doğranan soğan ve biberler sıvı yağda pembeleşene dek kavrulur
* kıyma ilave edilip kıymamız da iyice pişirilir
* salçalarımızı ilave edip yaklaşık 3-4 dakika bütün malzemeler pişirmeye devam edildikten sonra 1 çay bardağı su ilave edilir
* karabiberini tuzunu kattığımız harcımızı haşlanan patateslerin üzerine döküp yaklaşık 15 dk kısık ateşte pişirilir.
* yanında pilav, cacık ve salata ile güzel bir öğün olur

AFİYET OLSUN

15 Şubat 2012 Çarşamba

dil balığı,

merhabalar,

deniz ve deniz havasını özledim ya....denize gidemiyorsam deniz bana gelir dedim...hafta sonu güzel bir balık yaptım. dil balığı...bilenler resimden anlayacaktır incecik bir balıktır...lezzeti kendinden büyüktür...

resimde gördüğünüz ayrı ayrı bütün 2 balık...:))...sanki ikiye ayrılmış 1 balık gibi görünebilir...

aslında biraz öncede yazdığım gibi leziz bir balıktır...sadece mısır ununa bulayıp kızartabilirsiniz...değer verdiğim bir arkadaşım "balığı mısır ununa bulayıp kızartın" tarifini tariften saymadığı için ...değişik bir sos ve pişirme tekniği düşündüm ....yine de çok değişmedi tabi...

bu sefer hazır balık harcı alıp çeyrek paket kullandım....poşetle fırında pişirdim...:)))...hazır harç kısmını beğenmeyeceğine eminim...hemen konuyu değiştireyim...:)))

balık fırında pişerken yanına patates salatası  yaptım ve küçük ekmek pişirdim...

almanya'ya gittiğimizde sarmısaklı ekmek almıştım ve lezzetini unutamamıştım... dondurulmuş yarı pişmiş ekmeği alıp 15 dk fırında pişiriyorsunuz...sonuç anfes sarmısaklı bir ekmek...

balıkları aldığım markette pişmeye hazır ekmekcikleri görünce dayanamadım aldım...balıklar fırında pişerken yanında onları da pişirdim...biraz sarmısak, zahter ve zeytinyağından sos yapıp içine ekledikten sonra pişirdim...

tavsiye ederim...


Dil balığı yassı balık ailesine aittir ve binlerce yıllardır bilinir ve sevilir. Dil balıkları genelde geceleri aktif olur. Akşamları midye, yengeç ve küçük balık avına çıkarlar. Dil balıklarının onları düşmanlarına karşı koruyan bir özelliği vardır. Eğer saldırıya uğrarlarsa çok zehirli olan çarpan balığını kolayca taklit ederler çükü diğer deniz canlıları bu balıktan kaçar. Dil balıkları soğuğa karşı çok hassastır ve bu nedenle soğuk aylarda sıcak ülkelere göç ederler.
Erişkin dil balıkları 60 cm ve 2 kg a kadar büyür. En iyi koşullar da bu balıklar 17 yıl yaşayabilir. Türünün diğer örneklerin aksine dil balığının tam oluşmuş bir göğüs yüzgeci vardır. Ayrıca kısa bir kafası iki normal üst de bulunan gözü vardır ve genel olarak pek göze batmaz. Vücudu uzun ve oval şeklindedir ve renk olarak zemine iyi uyum sağlar.
Yaz aylarının başında daha sığ kıyı bölgelerine giderler ve burada larvalar kısa süre sonra doğar. bilgiler burdan alınmıştır...







14 Şubat 2012 Salı

incili kekcikler....


merhabalar,

sevgili blog arkadaşlarımdan güloanne bir etkinlik yapıyor....bol tatlılı, bol tarifli bir etkinlik dilerim ve bu tarifimi gecikmelide olsa etkinliği ile paylaşmak isterim...
günlerdir kar ve soğuklarla geçen ankara günlerinde beni sevindiren tek şey günlerin uzamaya başlaması....
bir akdenizli olarak soğuğu sevemedim:(((....sadece keyif olsun diye oturup çayımı elime alıp izleme fırsatım olmadığı için ....sadece hayatımı zorlaştırıyor bugünlerde.....hele de indirimlerin tavan yaptığı bugünlerde gezmeme mani oluyor...:))))))...sabah işe gitmek akşam tıkalı trafikte kaya kaya araba kullanmak....bol adrenalin ....hepimiz yaşıyoruz sanırım....pardon hepimiz yaşamıyoruz annem anamur'da bademler çiçeğe oturdu dedi...bodrum'dan yazan bir blog arkadaşımda bahardan haberler verdi...

bu soğuk karlı günlerde sıcacık çay ve keke kim hayır der...dimi ama...kendimizi şımartmamız lazım....
akşam oğlumun geçen sömestr okul arkadaşları için hazırladığı kekin tarifinden yaptım ....daha önce oğlumun arkadaşları için yaptığı kekin resimlerini çektiğimiz için yeniden resim çekmedim o resimleri kullanmak istedim......


 aslında tabanı red velvet kekinden esinlendiğim daha önce düz kalıpta yaptığım kek tarifim, çikolata sos ve inciler...


bu da benim yakışıklı oğlum....fena değil eline de yakıştı hani....
armut dibine düşer...derler tarif defterinden bir güzel yaptı....
ağaca çıkan keçinin ağaca çıkar oğlağı olur...:)))


 kek hamurunun tarifi bir tık ötede....
siz sevdiğiniz kek hamuru tarifinize kürdan ucu ile gıda boyası veya hazır çilek sosu tozu kullanabilirsiniz....

üzerine hazır çikolata sos