18 Mart 2013 Pazartesi

dedemin doğduğu topraklarda-3-köye giderken

Kıbrıs'ta ada olmanın güzellikleri çok...

en uzak mesafe herhalde 2 saat...durum böyle olunca insanlar köye annesine çorba içmeye bile gidiyor...haftasonu aileler daha çok köylerine gidip büyüklerini görüyor ve  güzel doğa havasını alıyorlar.... bir ruh detoksu  yaşayıp geliyorlar anlayacağınız...

daha köye gitmeden köyle ilgili hayaller kurmaya başlamıştım...özellikle evden yakın görünen denize kadar yemyeşil alanda yürümek, sonrada denize ulaşmak istiyordum...bu fikrimi Rukiye ile paylaşınca "Kıbrıs'ta her yer yakın...5 dk...ama arabayla..." ..., özellikle yılın büyük bir bölümünün sıcak geçtiği, toplu taşıma aracının olmadığı düşünülürse neden her yere araba ile gidildiği anlaşılıyor...ama neden köyde yürüyemezdik....kuzenin neden böyle dediğini köye ulaşınca anlayacaktım..yakın dediğim mesafenin ne kadar olduğunu...:)))



Lefkoşa'dan Dipkarpaz Kuruova Köyüne gitmek için yola çıktık... yola çıktık harika yemyeşil tarlaların, yolların arasından denize ulaştık..Dipkarpaz'a giderken boğaz denen bir bölgeden geçiliyor...








boğazlar hep böyle güzel mi olur...çok güzel , mis gibi deniz kokan bir yer....hava da çok güzeldi...

ilk , 2011 yılında babamla gittiğimizde durup çay içmiştik...demleme çaydı...Kıbrıs'ta tek özleyeceğiniz şey demleme çay olabilir...kahve daha yaygın...bu sefer ben de daha bir Kıbrıs'lı oldum ve ben de boğazda kahve içtim...:)))

annesinin küçük ADAsı


Irmak,  Yorki yi  güzelce gezdirdi....


ben resimler çekilirken konuşmamaya özen gösterdim...sanki ayrı geçen bütün yılları anlatmam gerekiyor gibi mütemadiyen konuşuyordum..


derken köye geldik...şerife yenge inanılmaz temiz, tertipli bir kadın....evdeki düzeni görünce insan neden biz bu kadar başaramıyoruz diye kendini sorgularken buluyor...çocuklarımızın fazla rahat olmasından yakındığımız bu günlerde acaba biz de annelerimize göre mi rahatız...


hanımlar mutfaga salata ve kızartmaları yapmaya girerkeni beyler de mangalı yaktılar ...

şerife yenge gölevezleri kızartırken, daha mangal olmadan bu güzel kızartmalardan yemeğe başlamıştık
cehennem topuzu
kırmızı pancar salatası
resmini gördükçe, canımın çektiği gölevez
gabbar turşusu


beyler mangal başında



herşey hazır yemeği beklerken , eski mavi pencerenin önünde güneşlenirken


buda köyde internetten kopamadığımızın resmi...

bu tencereyi özellikle çektim....çünkü bu kadar mangal yaparız türkiye'de, hemen hemen her yöremizde mutlaka kendine has uygulamalrı vardır....ama neden bu şekilde termos tenceremiz yokki...yada varda benim mi haberim yok...bu tencernin geçmeli bir kapağı ve içinde pişen etleri sıcak tutması için termos yapısı var....mangalseverlerin evinde mutlaka olması gereken bir tencere...herkes böylelikle yemeğe aynı anda oturuyor...




 şerife yengem, çocukları ve torunları ile mutluydu eminim....torunları ve çocuklarına siz de çocuklarınızın gününü görürsünüz diye güzel bir dua etti...


 yemekten sonra kahveler de içildi ve benim denize kadar yürüyelim maceram başladı...önce araba ile mezarlığı ziyaret etmeye karar verdik...



 heryer çok güzel canlı çiçeklerle doluydu....tek değişik gelen şey, mezarda cansız çiçekler de konmuştu rengarenk....canlı çiçeklerin arasında onlar da canlı gibi algılanıyordu...


 inanılmaz duygular yaşadığım bir andı...o sıra hep dedemin yakınlarınındı...dualarımızı ettik..




 ömür dediğimiz şey aslında nasıl da kısa ve fâni...tek kârımız insan olmamız ve yaşanan güzel anlar...
 sonra baktılar benim deniz deniz yürüyelim fikrim geçmeyecek, arabayla sahile gittik...rampa aşağı, kuşbakışı yakın dediğim denize mesafe 3.2 km imiş...rahat yürüyerek inerdik ama sanırım dönüşte çıkamazdım...

denizde güzelce ayaklarımı suya soktuktan sonra, eve dönüş yolunda bu güzel çiçeklerin resmini çektim...












      

bu kadar güzel yemek ve çiçeklerden sonra neden RUH DETOKSU dediğim anlaşılır herhalde...


1 yorum:

  1. Harika bir post olmuşş... Bayıldım her şey çok güzel.... Fotoğraflar, yemekler ailenin sıcaklığı...

    Sevgiler
    Evren

    YanıtlaSil